Tarihi Yapılar

SURLAR

         Doğu Roma İmparatorluğu zamanında şehrin korunması amacıyla yapılan surlar günümüzde hemen hemen özelliklerini kaybetmiş durumdadır. Şehri 4 yanından saran surların kalınlığı 2,5metre, yüksekliği 8 metre, uzunluğu 8 km. olup, siyah taş parçalarıyla ve Horasan harcı kullanılarak yapılmıştır. Kiremişli, Kirmastı, Elhizar ve Dombaykapı olmak üzere 4 tane kapısı mevcuttur. İlk yapıldığında surlar üzerinde 30-40 metre aralıklarla gözetleme kuleleri olduğu tespit edilmiştir. Surların günümüze ancak kalıntıları ulaşabilmiştir.

ŞEYH SİNAN TÜRBESİ

         Kendi adını taşıyan caminin bahçesinde bulunan türbe kapısı üzerinde asılan kitabeye göre 1465 yılında yapılmıştır. Aynı kitabeye göre Şeyh Sinan 1482 yılında ölmüştür. Kare planlı türbenin üzeri kurşun kaplıdır. Osmanlı mimarı tekniği ile yapılmıştır. Burada Şeyh Sinan ve aile bireyleri yatmaktadır. Cami avlusunda şadırvan ve mezar taşları bulunmaktadır.

ST. JEAN KİLİSESİ

         İncil’in ikinci bölümü Yeni Ahit olarak adlandırılır. Son bölümü de Küçük Asya Havarisi adıyla bilinen “Havari Yuhanna” nın vahiylerini bildirir ve bu kısımda dünyanın sonu, kıyamet günü gibi kavramlardan söz edilir. İşte bu kitapta adı geçen ve kendilerine mesajlar yollanan Yedi Kilise, Hıristiyanlığın ilk kiliseleri olarak kabul edilir. Söz kunusu Yedi Kilise, Türkiye sınırları içerisindedir.

         Kutsal kitap’ın son kısmı “Yuhanna’nın Apokalips”i diye tanınır ve bazı durumlarda bu “apokalips” sözcüğü kıyamet gününe eş anlamlı olarak kullanılır. Bu bölümde kullanılan simgeler de ilginçtir. Yedi Kollu Şamdan aslında bir Musevi simgesi olmakla birlikte burada Küçük Asya’nın yedi kilisesini, yedi yıldız da bu kiliselerin meleklerini ya da daha somut bir ifadeyle, kiliselerin rahiplerinin belirtir. Hz. İsa, Havari Yuhanna’ya görünür ve bu yedi kiliseye iletilmek üzere “mesajlar” verir. Kutsal Kitap’ta yer alan bu yedi kilise, Efes (Selçuk), İzmir, Bergama, Thyateira(Akhisar), Sardes (Salihli), Philadelphia (Alaşehir) ve Laofikeia (Goncalı)’da bulunmaktadır.

         Burada kilise sözcüğü, bir “bina”dan ziyade bir “cemaat” anlamındadır. İk dönemlerde Hıristiyanlar, çıkarları sarsılan Musevi ve çok tanrılı toplumların baskısı altındaydı. O günlerde ayinlerini yapmak için dağlarda, mezarlıklarda, katakomplarda gizli gizli toplanan yeni din taraftarlarının, Küçük Asya’nın en küçük kentinden bile adeta adres belirtir gibi belirli bir kilisede bir araya gelmeleri düşünülemezdi elbet.

         Altıncı kilise Bergama (Pergamon) kralı II. Attalos tarafından kurulduğu kabul edilen Philadelpheia’dadır. Bugün Alaşehir olarak tanınan bu antik kent, zamanında Küçük Asya’nın batı bölgeleri ile iç bölgeleri arasında bir geçiş kapısı olarak ticaret dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Altı paye (fil ayağı) üzerine kurulan yapıtın bugün sadece üç tanesi ayakta kalabilmiştir. Payelerin 5 metre yüksekliğindeki fresk havari portreleri tahrişler nedeniyle zor görülmektedir. Doğuya düşen paye duvarında Meryem ana önünde ayin yapan bir grubun renkli tablosu da yine tahrişler nedeniyle zor seçilebilmektedir. Kilise günümüzde zaman zaman restore edilerek korunmaya çalışılmaktadır. Kültür Bakanlığı tarafından korumaya alınmıştır.

KURŞUNLU HAN

         Kervansaray olarak yapılan bu hanın Semiz Ali Paşa veya Gedik Ali Paşa tarafından yapıldığı sanılmaktadır. 1548-1553 yıllarında yapıldığı tahmin edilen bu yapıt 3 katlı olarak inşa edilmiş, ancak günümüze sadece zemin katın dehlizleri kalabilmiştir.

ANTİK TİYATRO

         Erken Roma dönemine ait (M.Ö. 1.yy) olan tiyatro 1983 yılında Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen kazılar sonucu ortaya çıkmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan eserler M.S. 2. Ve 3. Yüzyıla aittir. Tiyatro alanında kazılar sürdürülmektedir.

KADIŞEYH TÜRBESİ

         Kadışeyh cami bahçesinde olan türbe Sarısu mahallesindedir. Türbelerde kitabe yoktur. Alaşehir’in kadılarından olduğu rivayet edilen Kadışeyh tarafından yaptırılan cami, günümüzde yıkılarak çağdaş mimari ile inşa edilmiştir.

PAZAR CAMİİ

         Ne zaman yapıldığı bilinmeyen camii, 1969 yılında deprem sonucu yıkılmıştır. 1975 yılında yeniden yapılmıştır. Camide Mimar Sinan’ın merkezi planı kullanılmıştır. Çarşı içinde olan bu cami günümüz mimarisi olarak görülmeye değer niteliktedir.

YAĞHANE CAMİİ

         Kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde çarşı kenarında Süylün Muslu Paşa Cami ve Hamamı diye iki yer gösterilmektedir. Adı geçen hamam halen varlığını sürdürmekte olup hamamla birlikte anılan camii 1922 yılında yanmış ve yerine yeni bir cami yapılmıştır.

GÜDÜK MİNARE CAMİİ

         Kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Mimari tarzı, duvar örgü sistemi ve planına bakılarak Yıldırım Bayezid dönemimde yapıldığı düşünülebilir. Camide kare gövdenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Minaresi, şerefiyeye kadar orijinaldir. Minaresinden dolayı güdük minare adını almıştır.

YILDIRIM BAYEZİD CAMİİ

         Günümüzde orijinal özelliği kalmayan cami Yıldırım Bayezid tarafından yapılmış olup, Ankara savaşında yenilmesiyle caminin çatışı ahşap olarak tamamlanmıştır. Eni boyunun iki katı olan cami 3 şerefeli cami planına göre yapılmak istenmiştir. Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göre caminin ahşap ve kiremitle örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Alaşehir’in işgalinde yakılan cami daha sonra eski şekliyle onarılmıştır. Kuzey batıda bulunan minare kaidesi orijinalliğini koruyor.

ŞEYH SİNAN CAMİİ

         Tamamen orijinal bir yapıttır. Alaşehir’in Osmanlı topraklarına katılmasıyla buraya yerleşen ve fatihlerden olduğu anlaşılan Mahmut Fakih oğlu ve Bursa’da Meftun Emir sultan halifesi Şeyh Sinan tarafından yaptırılmıştır. Caminin planı Osmanlı sanatının ilk dönemlerinde olduğu gibi çok kubbeli ulu cami tipinde ele alınmıştır. Asıl mekân 6 kubbe ile son mekân 3 kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ağırlığı içerideki iki sütuna ve duvarlara verilmiştir. Kubbeler kurşunla kaplıdır. İçerideki kalem işi süslemeler orijinaldir. Mihrap ve minber devrin mimarisinden güzel birer örnektir. Osmanlı sanatının ilk devirlerinden birer örnek olan caminin duvarları iki sarı tuğla bir sıra taş tekniğine göre yapılmıştır. Caminin zaviye ve kütüphanesi yangından tahrip olmuştur.

SARI SALTUK

         Türkistan tarafından gelip, İslamiyet’in yayılması için çalışan mücahit Türk derviş ve erenlerindendir. Asıl adı Mehmet Şerif Muhammet Buhari olarak ta anılır. Sarı Saltuk lakabıyla meşhur olmuştur. Memleketi Buhara’dır. Horasan erenlerinden ve Hoca Ahmet Yesevi’nin halifelerindendir. Ahmet yesevi hazretleri, Hacı Bektaş’ı Veli’den sonra Sarı Saltuk’u Horasan erenlerinden 700 kişi ile ona imdada gönderir. Meşhur tahta kılıcını Sarı Saltuk’un beline kuşatarak, nasihatta bulunur. “saltuk Mehmet’im Bektaş’ın seni Rum’a göndersin. Var git yedi krallık yedi krallık yerde nam ve şan sahibi ol” dedi. Sarı Saltuk bir çobandır. Hacı Bektaş Sultan’ın emri ile Ulu Abdal ve Kişi Abdel’ı yanına alarak Sinop’tan seccade üstünde Gürcistan’a gider. Gürcüleri Müslüman ettikten sonra, Dobruca’da Kaligra (Kalliakre) Kalesine Çıkıp oradaki ejdarhayı öldürür. O çevredeki haklıda İslamiyet’e davet eder ve oraya bir tekke yapar. Hacı Bektaş’ın vefatından sonra bir ara Anadolu’ya gelir. Fakat sonra yine Dobruca’ya dönüp orada vefat eder. Vasiyeti gereğince müridleri ve bağlıları bu yedi tabuttan birini alarak, baktıklarında içinde Saltuk Baba’yı görürler böylece hepsi o’nu kendi şehirlerine götürerek gömerler. Türk hâkimiyetinin ulaştığı her yere o’nun adına türbeler, makamlar ve takkeler yapılmıştır. Meşhur seyyah Evliya Çelebi’nin anlattığı Baba Dağı’ndaki türbe II. Beyazıt Han tarafından yaptırılmış olup çok ünlüdür. Sarı Saltuk Türbesi’nin kasabada olması, burada yaşayan insanlara manevi bir haz vermektedir. İbrahim Gökçen “Tarihte Saruhan’ın Köyleri” kitabında Yeşilyurt’ta Sarı Saltuk’un Türbesi olduğunu belirtir. Kasabaya girişteki parka Sarı Saltuk adının verilmesi kasaba halkını onurlandırmıştır.